Fransız Yeni Dalgası
Gönderilme zamanı: 16 Eyl 2024
Fransız Yeni Dalgası (Fransızca: la Nouvelle Vague), 1950 sonları ve 1960'larda, kısmen İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından etkilenen bir grup Fransız film yapımcısı için eleştirmenler tarafından kullanılan bir terimdir. Yeni Dalga hiçbir zaman örgütlü bir hareket hâline gelmemiştir, buna karşın Yeni Dalga akımını benimseyen film yapımcıları kendilerinden emin bir biçimde klasik film formunu reddetmeleri ve tabuları yıkma cesaretleriyle bilinirler. Bu akım yönetmenlerinin birçoğu dönemin çehresini değiştiren toplumsal ve siyasi değişimlere filmlerinde yer vermiş; kurgu, görsel biçim ve sinematografik anlatımlarındaki farklılıklarla muhafazakâr paradigmadan kesin bir kopuş sergilemişlerdir. Yeni Dalga yönetmenleri film eleştirmenliğinden gelmektedir. Her film yeni bir roman gibi tüm uylaşımlardan bağımsız bir şekilde oluşturulur. Her film ayrı bir sanat manifestosu, ayrı bir sinema kuramı gibi oluşturulmuştur.
Yeni Dalga'nın gelişmesini sağlayan bir başka etmen de Fransız sinemasının uzun yıllara dayanan sanat filmi geleneğidir. Bu dönemde Fransa'da sadece sanat filmleri gösteren sinema salonu sayısı 437'dir. Özellikle bu salonlardan 186'sının Paris'te bulunması, yenilikçi ve yabancı filmler için yeterli pazarı oluşturmaktadır. Diğer bir etmen de, sinema eğitimine verilen önemdir.[2] Bu akımın başlıca öncüleri arasında yer alan Agnès Varda, François Truffaut, Jean-Luc Godard, Éric Rohmer, Claude Chabrol ve Jacques Rivette Fransız sinema dergisi Cahiers du cinéma'ya film eleştirileri yazarak sinemaya başlamışlardır. Grubun kurucularından olan sinema kuramcısı André Bazin Yeni Dalga hareketini etkileyen başlıca kaynaklardan biri olmuştur. Nouvelle Vague'ın bilinen aktörleri ve aktrisleri Jean-Paul Belmondo, Jean-Pierre Léaud, Anna Karina, Jeanne Moreau, Claude Jade, Jean Seberg, Bernadette Lafont.
Fransız Yeni Dalga Akımının Özellikleri
Ekonomik anlamda bakıldığında mikro ölçekte bir yapılanmaya vurgu yapılır. Düşük bütçe, yıldız sistemine karşı amatör oyuncular ile küçük ve ergonomik kameralarla pahalı dekorlar ya da süslü kostümlerden ziyade doğal ışık olan yerlerde çekimler tercih edilmeye başlanmıştır. İtalyan Yeni Gerçekçilik akımında olduğu gibi filmlerde doğal ışık kullanılmıştır ve filmler çoğunlukla Paris sokaklarında çekilmiştir.
Akımın en önemli özelliklerinden biri, filmin en önemli unsuru olarak yaptığı yönetmen vurgusudur. Bu vurgu Auteur Yönetmen anlayışını da gündeme taşımıştır.
Filmlerde tercih edilen anlatı yapısı; öykü bütünlüğüne önem vermeyen ve doğrusal zamanı kullanmayan bir tarzdadır. Böylelikle izleyenler daha aktif konumda kurgulanmıştır.
Yeni Dalga akımı bünyesinde çekilen filmlere bakıldığında, karakterler ile yaşadıkları toplum arasında çok az bir etkileşim ve iletişimin olduğu görülür. Oyuncuların bir çoğu bu noktada bir yabancılaşma içerisindedirler. Çünkü dahil oldukları toplum her türlü toplumsal adalet ve düzenden yoksundur. Bu sebepten dolayı da, ana karakterler genellikle marjinal/asi/politik/bohem özelliklere sahiptir.
Anlatı içindeki dramatik yapı, yeni bir estetik bakış ile şekillendirilmiştir. Devamlılığın önemsenmemesi, sıçramalı kurgu, tripotsuz çekimler ve görüntüdeki deformasyonlar olduğu gibi kayda alınmıştır. Klasik yapıda yanlış/hatalı olarak görülen bu bakış açısı Yeni Dalga akımında normal olarak görülmüştür.
Yeni Dalga akımı içinde film üreten yönetmenler gerçekliğe müdahale ederek kendi gerçekliklerini anlattıkları senaryo ile filmi farklı bir gerçeklik inşasında etkili olarak konumlarlar.
Sosyolojik ve toplumsal yapılanmada burjuvazinin sevgi yönünden yetersiz olması ile kişilerin sevgiye olan mutlak ve sonsuz gereksinimi filmlerin öne çıkan konularını oluşturur.
Yeni Dalga akımının yönetmenleri film eleştirisinden geldikleri için, her filme yeni bir roman gözüyle bakarak yorumlayarak kayda alırlar.
Yeni Dalga akımına dahil olan filmlerdeki kamera kullanımı ve çekim teknikleri tamamen yönetmenin bireysel ve deneysel tercihleriyle şekillenmiştir. Godard, kamerayı çok daha hızlı ve aktüel kullanırken, Truffaut ve Varda ise daha minimal kamera kullanımlarını tercih etmiştir. Genel olarak bakıldığında ise, anaakım Hollywood filmleri ile kıyaslandığında, yeni dalga filmlerindeki özgün kamera kullanımı Avrupa sanat sinemasının bugünkü teknik ve anlatı tercihlerine etki etmiştir.
Yani Dalga akımına dahil olan filmler; politik tavırlarıyla bezeli anlatı yapısı ile de dikkat çekmektedir. Özellikle Godard, ulusal ve uluslararası sorunları anlatısı içinde kullanmıştır. Akım içinde yer alan yönetmenler, politik ve siyasi göndermelerle anlatılarını farklı bir şekilde kurgulamışlardır.
Yeni Dalga akımında yer alan yönetmenler, karşı çıktıkları edebi uyarlamalara da yer vermişlerdir ama edebi eseri filme aktarırken bunu geleneksel anlatı yoluyla değil; doğrusal olmayan bir anlatı metodunu kullanarak, doğaçlamalara sıkça yer vererek ve kendilerine has kurgu teknikleriyle birlikte yapmışlardır.
Cahiers du Cinéma Dergisi ve Otör Kavramı
Fransız Yeni Dalga akımının ortaya çıkışında Cahiers du Cinéma (Sinema Defterleri) dergisinin önemi yadsınamaz. Film teorisyeni André Bazin’ın 1951’de kurduğu dergide Truffaut, Godard, Rohmer, Chabrol, Rivette gibi geleceğin Yeni Dalga yönetmenleri eleştirmenlik yapıyordu. Truffaut, otör yönetmen kavramını sinema dünyasına bu dergi aracılığıyla kazandırdı. Otörün lafzi karşılığı müellif, yani eser sahibidir. Nasıl ki ressam resmin, heykeltıraş heykelin, şair şiirin yaratıcısıysa otör yönetmen de filmin yaratıcısıdır; film üzerinde imzası olan kişidir. (Tabii film çekmek bir ekip işi ama en büyük rol yönetmene düşüyor.) Otör ifadesi karar alma bağımsızlığına sahip, kendine özgü bir tarzı olan yönetmenler için kullanılır ve sinemanın bir sanat olarak -yedinci sanat- gelişimine paraleldir.
Geleneksel Fransız sineması senaristi ön plana çıkarırken yönetmene salt mizansenci rolü biçiyordu. Yönetmenlerin görevi aynı formülü kullanarak senaryoları mekanik bir biçimde filme aktarmaktı. Truffaut’ya göre böyle bir sinema, ihtiyarların sinemasıydı. Truffaut, Godard ve Rohmer gibi Cahiers du Cinéma yazarları; geleneksel sinemaya karşı çıkarak yeniliği ve deneyselliği savundular. Hatta geleneksel Fransız sinemasına muhalefetlerinden ötürü onlara Jön Türkler lakabı verildi.
Yeni Dalgacılar, senaryonun kıymete bindiği geleneksel sinema zihniyetinin aksine tekniğin konudan daha önemli olduğunu düşündüler. Diğer sanat formları gibi sinema da kendine mahsus bir dile sahipti ve sanatçıları olan otör yönetmenler aracılığıyla konuşabilirdi. Jön Türklerin erken dönem filmlerinde politik mesaj verme kaygıları da yoktu. Sinemaya sanat statüsü kazandırma çabaları, dünyada yedinci sanatın gelişiminde büyük bir etki yarattı. Cahiers du Cinéma’da eleştirmenlik yaparak teorik olgunluğa eriştikten sonra film çekerek fikirlerini pratiğe döktüler.
Yeni Dalga denince akla gelen ilk filmlerden biri Truffaut’nun 400 Darbe (1959) filmidir kuşkusuz. (Sinemada konunun içeriğinden ziyade konunun nasıl çekildiği önemlidir fakat bağlamı anlamlandırmak için gerek oldukça filmlerin konularından bahsedeceğim.) Truffaut, filmlerinde otobiyografik ögelere sık sık yer verir ve zor bir çocukluk geçiren Antoine karakterini izlediğimiz 400 Darbe bunun en güzel örneği. Filmdeki çocuğu canlandıran Antoine Doinel ileriki yaşlarında da Truffaut’nun ve Godard’ın birçok filminde karşımıza çıkar.
Birçok Yeni Dalga filminde varoluşsal temalar ve ironi kullanılarak insan varoluşunun absürtlüğü vurgulanır. Film karakterleri genelde kişisel meseleleriyle ilgilenirler, aşkın veya özgürlüğün peşindedirler. Karakterlerin bir diğer huyu da toplumsal normlara ve tek eşli aile yapısına karşı kayıtsız oluşlarıdır. Godard’ın çoğu filminde monogaminin altının oyulduğunu görürüz. Truffaut’nun meşhur Jules ve Jim (1962) filminde de söz konusu kayıtsızlıkla karşılaşırız. Yeni Dalga bu açıdan Cinsel Devrim’e ve dolayısıyla da 68 kuşağına yakınsar. Rohmer’in düşündürücü Altı Ahlak Hikâyesi film serisinde de monogamiyle problemli ilişkileri olan karakterler vardır ancak yönetmen onlar hakkında bir yargıda bulunmaz.
Godard’a göre sinemanın rolü gerçeği yansıtmaktan ziyade gerçeklik üzerine kafa yormaktır. Denemekten hiç çekinmeyen Godard’ın sinemasında değişmeyen tek şey kurallara başkaldırışıdır. “Godard filmlerinde bolca ahkâm keser, gevezelik yapar, kocaman puntolarla yazılmış sloganlarla perdeyi donatır…” (Yücel, 2019) Brechtyendir, karakter bir anda rolünden fırlayıp izleyiciye seslenebilir. Kurgusu süreklilik arz etmek zorunda değildir, bir sahneyi farklı biçimlerde tekrarlayarak defalarca gösterebilir. Teatral mizansene de karşıdır, mesela karakterler sıkça kameraya sırtlarını döner, Serseri Aşıklar (1960) filmindeki gibi. Godard’ın Serseri Aşıklar’ı, Yeni Dalga akımının en ikonik filmidir. Başrolde oynayan Jean-Paul Belmondo, akımın önde gelen aktörlerindendir.
Sol Yaka
Yeni Dalga içinde Cahiers du Cinéma grubunun dışında Alain Resnais, Agnès Varda, Jacques Demy gibi yönetmenlerin bulunduğu bir grup daha vardı. Paris’te Seine Nehri’nin sol tarafındaki bölgelerde takıldıklarından ötürü onlara Sol Yaka deniliyordu. Diğer gruba benziyorlardı; teknik, Sol Yaka için de önemliydi. Fakat onlardan farklı olarak politik mesaj vermeyi de önemsediler, daha sol bir çizgideydiler. Örneğin Alain Resnais’nin Hiroşima Sevgilim (1959) filmi, birbirine âşık olan iki evli insanı göstermenin yanı sıra Hiroşima’nın ve 2. Dünya Savaşı’nın acılarını çağrıştırır.
Sol Yaka’nın renklerle dans eden feminist yönetmeni Agnès Varda, Yeni Dalga akımının babaannesi diye anılır. Cléo 5’ten 7’ye (1962) adlı başyapıtında şarkıcı Cléo’nun o gün saat 5’ten 7’ye kadarki hayatını izleriz. Filmin ortalarındaki bir sahnede Corinne Marchand’ın canlandırdığı Cléo, Sans Toi (Sen Olmadan) isimli şarkıyı söyler. Bu unutulmaz şarkının söylendiği harika sahne, Cléo’nun hayatında kilit bir an olmakla kalmayıp sinemaseverlerin hafızasına kazınacaktır. Birçok Yeni Dalga filminin müziklerini besteleyen Michel Legrand da şarkının söylendiği sahnede bizzat piyano çalar. Bu sahneden sonra Cléo’nun bir objeden bir özneye dönüşümüne tanık oluruz. Ek olarak, filmde Cléo ve arkadaşının izledikleri kısa bir filmde meşhur gözlükleriyle Godard görünür.
Video İçerikleri