SİNETAYFA

Eskisinin yerini tutmasa da, izlenir bir seri başlıyor bence…

Bir çok kişi için rahatsız edici bir film olabilir fakat, karakterlerin hislerini bu kadar iyi aktarabilen ve "yabancı" olduğumuz konulara empati duymamızı sağlayabilen nadir filmlerden aynı zamanda... İzlerken, bir yandan 2006 yapımı Candy'i (Neil Armfield) bir yandan da 1996 yapımı Phenomenon'u (Jon Turteltaub) anımsatıp durdu.

Dün gece yorgun argın eve geldim. Akşam yemeğini bile yiyemeden uyuyakalmışım. Nasıl bir yorgunluksa artık. Erkenden yattığım için olsa gerek, sabah 7'de kalktım. Kahvaltı edecektim ama öğün atlamayı sevmediğimden, dün akşam yiyemediğim akşam yemeğini yedim. Sabahın köründe akşam yemeği yemiş oldum. Yemeği yedikten sonra baktım saat sekiz olmuş. "Bari bir film izleyeyim" deyip, ekranın karşısına geçtim. Dün akşam indirmeye başladığım filmlerden hangisi inmiş acaba? diye bakınırken, baktım bu film tamamen inmiş. Açtım başladım izlemeye. Klasik bir aşk hikâyesi. Oğlan kızı sever, kız naz yapar. Fazla naz âşık usandırır vesaire. Benim asıl dikkatimi çeken şey kızın güzelliği. Dilan Çiçek Deniz'in tapılası bir güzelliği var. Artık makyajdan mıdır, görsel efektlerden midir, yoksa Allah'ın özene bezene yaratmış olmasından mıdır bilinmez, tapılası bir güzellik oluşmuş karşımızda. Yahu arkadaş bu nasıl bir güzelliktir ya?! Ulan insan bu kızı öpmeye, koklamaya, saçının teline dokunmaya kıyamaz be. (Aman hatun duymasın bunları) Şimdi konu ne zaman güzellikten açılsa, hemen bir yerden birileri fırlayıp, "Ama oyunculugu eyi değül kiii..." diye dudak büzmeye başlar. Yahu kardeşim, belki de bu kızın güzelliği bütün kusurlarını affettirecek cinstendir, olamaz mı yani? Bu kişilerin kızın güzelliğini çekemeyen hemcinsleri olduğunu varsayaraktan, yorumuma devam edeyim ben. Ali Yaman rolündeki Cem Yiğit Üzümoğlu'nu ise en son geçtiğimiz Nisan ayında, İstanbul Film Festivali'nde, Gürcan Keltek'in yeni filmi "Yeni Şafak Solarken"de izlemiştim. Ağır, karanlık, kasvetli bir filmdi o. "Eh, artık bu adamı kasvetli filmlerde görürüz herhâlde" diye düşünürken, adam bize ters köşe yaptı ve romantik bir filmde karşımıza çıktı. Filmde büyüme teması ele alınmış. Tapılası kız sık sık "Büyü artık!" diye Ali Yaman'ın başının etini yiyor. Bu da bana Johnny Depp ile Amber Heard arasındaki kavgada, internete sızan ses kayıtlarındaki, Amber hanımın Jonnhy Bey'e söylediği "Büyü artık Johnny!" şeklindeki kavgaları hatırlattı. Johnny abimizin başının etini yedi. Burada benzer bir mevzu söz konusu. Yahu nedir bu kadınların büyüme takıntısı? Neden erkeklerin böyle çabucak büyümesini istiyorlar? Belki biz erkekler bu çocuksu hâllerimizle, daha bir tatlıyızdır, olamaz mı? Hem zaten psikologlar dahi içimizdeki çocuğu/çocuksu tarafı tamamen öldürmenin iyi bir şey olmadığını üstüne basa basa söylüyor. Bu çocuksu taraf mutlaka varlığını sürdürmeli. Bunu ben demiyorum, uzmanlar diyor. Neyse bu konuda daha çok konuşulur da, daha fazla uzatıp kafa şişirmeyeyim.

Maske: Nezaketle Tebessüm? uzun zamandır izlediğim başarılı Türk yapımlarından biri oldu.

Senaryo, kostümler, oyunculuk gerçekten doyurucuydu. Örgünün bir anda ters köşe yapması, ters köşenin bile ters köşeye dönmesi filmi bambaşka bir yere götürdü gözümde.

Kısacası; Türk sinemasına şans vermek isteyenlere tavsiye ederim.

Net hayal kırıklığı!

Romantikliği ve komedisi az bir romantik komedi!

Sağlam bir İngiliz suç filmi, üstelik Michael Caine başrolde!…

Kadro sağlam, çok kaliteli değil ama doksanların aksiyon/suç tarzına uygun bir yapım!

Dünyanın baş belası nasıl ortaya çıkmış, buyrun izleyin!

Çok beğendim, biraz sabırlı olursanız çok keyif alacaksınız! Ailecek izlenir