Bugün Hangi Filmi İzlediniz?

[denisilin]

Keyifli, eski tarz romantik komedilerden…

[Zorba]

The TURIN HORSE (Torino Atı)
Bela Tarr’ın son filmi olan ve Berlin Film Festivalinde jüri büyük ödülünü alan siyah beyaz renklerin hakimiyetinde olan,yaklaşık iki buçuk saat sürerek uzun ve ağır sekansların hakim olduğu bu film,
Nietzsche’nin 1889 yılında başından geçen bir olayı anlatan anlatıcı ile başlar.Hikaye şöyledir; Nietzsche postaneden mektuplarını almak amacıyla evinden çıkar, bu sırada yoldan geçen bir at arabası sürücüsü atını kırbaçlanmaktadır.Sürücünün tüm aceleciliği ve çabasına rağmen at hareket etmeyi reddedince en sonunda atı kırbaçlamaya başlar. Nietzsche bu durumdan o kadar etkilenir ki bu olaya son vermek için gider ve atın boynuna sarılarak ağlamaya başlar. Nietzsche’yi attan ayırarak eve götürürler ve Nietzsche iki gün boyunca yatağında hasta yatar. İki günün sonunda Nietzsche son sözlerini söyler “anne ben bir aptalım”.
bu sözlerden sonra Nietzsche on yıl kadar sessizliğe gömülür ve on yıl kadar bu sessizlik ile anne ve kız kardeşi ile yaşar ve hayatı son bulur. Filmde bu rivayeti anlatan anlatıcı cümlelerini “ata gelince bildiğimiz bir şey yok” diyerek sonlandırır.
Film de sesssizliğin ortasında hiç birşeyleri olmayan (tabiri caizse bir lokma bir hırka) baba kız ve bir de atın yalnızlık çaresizlik ve tükenmişlik yani yaşamı ve ölümü bekleyişin öyküsünü izliyoruz.altı gün kadar süren bir rutin içeren aynı gün ve gecelerin tekrarladığı ve her geçen gün daha da durağanlaşarak karanlığa gömüldüğü süreçte film bilinmez bir bekleyiş içerisinde devam ederek hiçle sonlanmakta.iki buçuk saatlik film içerisinde filmin sekansları çok uzun olmakla birlikte yine de uzun süreli aynı ekrana bakarken tabloya bakıyor gibi hissediyorsunuz.Filmde ki rüzgar tanrıyı,at umudu,kurumuş ağaç ıssızlaşan aileyi simgelerken,gaz lambası ve ocak ateşi yaşamı simgeliyor (analizine göz atarken öğrendiğim kadarıyla) ve film başında aydınlık olan kandil ve ateşin film sonunda ölüme dair yakınlığı ifade eder biçimde kandilin yanmaz ateşin kıvılcımı tutuşmaz olduğu görülür.(canlılık ve yok oluş adına harika bir anlatım simgesi)
Film izlendikten sonra ya da bilemiyorum belki de bu tarz felsefi yoğunluğu olan filmlerin izlenmeden önce en başında kesinlikle film çözümlemesine dair araştırma yapılmasının elzem olduğunu düşünüyorum. Zira film öyle karanlık durağanlık ve sıradan ritüeller içersinde ilerliyor ki izlerken içiniz daralabilir,aklınız kayabilir,gözünüz kapanabilir…Ancak sabırla izleyip ardından çözümlemesine göz atınca inanılmaz bir donanıma sahip oluşuna,felsefenin özünde öylesine karmaşık olup fakat tam aksi şekliyle bu kadar durağan ve birbirinin tekrarı olan sahneler içeresinde bunca bilgiyi,ifadeyi,yaratılışı,ölümü,Tanrıyı küçük nüanslar ile nasıl sıkıştırdığına hayret ve hayranlık duymamak imkansız hale geliyor.
Babanın ve kızın, zaman zaman ve sıralı şekilde dış dünya ile bağlantı kurduğu tek noktanın evden dışarıyı izledikleri cam olması, izleyen seyircinin sinemaya dair hiçbir şey dahi bilmese,yine de insana dair hisler olduğundan birşeyleri uyandırıyor. Aslına bakılırsa eylemsizlik içeren bir davranış.Bu gerçek hayatta da uzun uzun camdan dışarı bakmaların muhakkak böyleli bir yanı var diye düşünüyorum. Camdan dışarı bakmalar biraz hüzün barındırıyor sanırım (sevinçli bir bekleyiş dahi olsa)
Torino Atı adlı film, sabırla izlenip nasiplenilmesi gerektiğini düşünüp ve de felsefine göz atılmasını temenni ederek,balkonumun camından dışarı uzun uzun bakmak üzere burada sonlandırıyorum.İyi seyirler dilerim.

[denisilin]

İlk filmin fragmanı güzeldi, bu filmin kendisi… Politik absürt komedi mi, ülke gerçekleri mi, siz karar verin!…

[svsknr]

Çocuk yaştaki "genç kadınların" bedenleri üzerindeki baskıları, toplumun "toksik" etkilerini, yine gençlerin gözünden oldukça gerçekçi ve aynı zamanda epey sert bir yaklaşımla ele alıyor.

[denisilin]

Nostalji ve dansın kralı!

[denisilin]

Etkileyici ama bazı şeyler eksik gibi… Biraz arada bırakan bir yapım!

[denisilin]

Klişe ama latin bir süper kahraman!

[denisilin]

Kadro muhteşem fakat sıkıcı, İstanbul sahnelerini çok beğendim, Tom Hardy’nin sosyal medyada çokça paylaşılan Türkçe konuştuğu sahneler bu filmde!…

[svsknr]

MUBI'de görünce "Şöyle bir gözatayım, atlaya atlaya geçerim" diye açtım ve yine bırakamadım! Bu film niye bu kadar güzel yahu?

[Zorba]

MUBI'de görünce "Şöyle bir gözatayım, atlaya atlaya geçerim" diye açtım ve yine bırakamadım! Bu film niye bu kadar güzel yahu?

Çok seviyorum Peki Amelie’Nin aslında bir KGB ajanı olduğu söylentilerine ne diyorsun (söylenti diyorum detaylı araştırmadım)